Dostluk; vefâyı gerektirir. Karşılıksızdır. Dostlar, birbirine sevgi ve muhabbetle bakar.
Hırsla, menfaatle, kurnazlıkla asla işleri yoktur. Dolambaçlı yollara asla ve kat’a sapmazlar!..
Dost; tatlı sözlü, muhabbetidir, gönül alıcıdır. Gönül kırmaz. Müşfiktir. Fedâkârdır. İçten pazarlıklı olması, kat’iyyen mümkün değildir. Yapmacıklığı sevmez; açık kalplidir.
23 Eylül 2012 târihinde ebedî yolculuğuna uğurladığımız Âşık Kemâlî Bülbül, böyle bir dosttu. Cömertti. Cebinde, beş kuruşu bile olsa / kalsa, onu vermekten imtinâ etmezdi.
Bu an îtibâriyle, vefâtının üzerinden tam on sene geçti. O’nunla olan hâtıralarımız hâlâ taptâzedir.
Prof. Dr. Şahin Köktürk, “Samsunlu Âşık Kemâlî Bülbül Hayatı-Sanatı-Şiirleri” adlı eserinin “Vefâ –Dostluk” başlığını taşıyan bölümünde şöyle demektedir:
“Edebî şahsiyetleri anlatırken kısaca temas ettiğimiz gibi, Kemâlî Bülbül edebî-ilmî şahsiyetlere, idarecilere, yakın çevresine şiirler ithaf etmiştir. Bu tür şiirlerini “övgü” olarak adlandırabiliriz. Keskin hicivlerle yerdikleri de olmakla birlikte sayıca çok olan bu övgülerde başarılara duyduğu hayranlıktan doğan takdir hisleri hep ön plandadır.
En çok övgü şiiri yazdığı kişiler başta olmak üzere şairlerdir. Saz şairi-âşıklardan öncelikle Yunus Emre, Karacoğlan, Seyrani, Âşık Veysel, Âşık Efkârî, Âşık Ali Çatak’ı sayabiliriz.
(…) “Başkent Ozanlarına” şiirinde de –o dönem da hayatta olan- şair ve yazarlar, başta Halide Nusret Zorlutuna olmak üzere; Ayhan İnal, Güzide Taranoğlu, Enver Tuncalp, Ahmet Tufan, Feyzi Halıcı, Halil Soyuer, Mustafa Ceylan, İlhan Geçer, Necmettin Esin, Arif Nihat Asya, Yavuz Bülent Bâkiler, Göktürk Mehmet Uytun, İsa Kayacan, Mualla Anıl, Sami Ateş, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz, İrfan Ünver Nasrattinoğlu, Abdullah Satoğlu, Mehmet Çınarlı, Gürünlü Gülhani, Âşık Ali Çatak, Bahri Ulaş onun samimi mısralarının konuğu olurlar. Şayet bir güzelleme yazamadıysa bir dörtlükle de olsun anmadan geçmez. “Tek Dörtlükler” başlığı altında topladığımız şiirlerinde de her camiadan hüner erbabını birer dörtlükle vasfeder.
Âşık-şâirlere vefasını gösteren mısralarını; dostluğuna, sanatına, fitriyatına çok değer verdiği M. Halistin Kukul’a ithaf ettiği dörtlük;
Gönül erbabıdır Halistin Kukul
Yazdıkları sanki bir okul oldu
Bülbül der, aziz dost, ey Rabbine kul
Dostluk başlayalı nice yıl oldu
Ve “M. Halistin Kukul’a” şiirinin mahlas bendiyle sona erdirelim:
Kemâlî Bülbül’üm doldum boşaldım
Farkında değilim, kaç kapı çaldım
Tükenmek üzreyim, gardaş bunaldım
Beni bağışlayın muhterem Kukul
El ele verelim, şâd olsun bu kul”
(Bknz. İlkadım Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayını, Samsun 2011, Sf.45-47)
Prof. Dr. Göktürk’ün naklettiği son kıt’a, Âşık Kemâlî Bülbül’ün, benim:
“Selâm sana ey horlanan Türk ili
Selâm sana Türk denilen sevgili
Dedem Korkut, Yûnus Emre, Fuzûlî
Hasretiniz gönlümde buram, buram
Selâmün aleyküm-Aleyküm selâm”
Mısralarımın bulunduğu “Selâm” başlıklı şiirime nazire olarak yazdığı şiirinden alınmıştır.
“Ne Bekliyorsun” başlıklı ibret verici şiiriyle, yâni, kendi lisanıyla sözümü bağlıyorum:
“Evlâdım dinlemez, karın saymazsa
Kıyamet kopmuştur ne bekliyorsun.
Çoban sürüsünü görüp saymazsa
Kıyamet kopmuştur ne bekliyorsun.
Herkes beğendiği yoldan giderse
Kaynana geline hizmet ederse
Bütün yükü çeken şayet pederse
Kıyamet kopmuştur ne bekliyorsun.
Kızın koca bulmuş, oğlun evlenmiş
Eyinin yerine kötü yeğlenmiş
Kime ne yüreğin yanıp dağlanmış
Kıyamet kopmuştur ne bekliyorsun.
Yirminci asırmış yüzyılın adı
Küçükten büyüğe saygı kalmadı.
Bülbül’üm ders verdim kimse almadı
Kıyamet kopmuştur ne bekliyorsun!”
Allah rahmet etsin!..Mekânı cennet, hizmetleri âhiret sermayesi olsun!..