Alaçam, orman varlığıyla bilinen, yeşilin her tonunu barındıran küçük ama kıymetli bir ilçe.
Son günlerde ise gündemde farklı bir başlık var: Alaçam Belediye Başkanı Ramazan Özdemir’in “üretken belediyecilik” projesi.
Belediye şantiyesi içine kurulan 5 bin metrekarelik bungalov üretim tesisinin, ilçeye gelir getirdiği ve belediye çalışanlarının maaşlarını karşıladığı iddiası manşetlerde yer aldı.
Kulağa hoş geliyor.
Ama bu kadar büyük bir tabloyu sadece on personelin emeğiyle çizmek mümkün mü?
Belediyenin 128 personelinin maaş gideriyle, on kişinin yaptığı birkaç bungalov arasında nasıl bir ekonomik denge kurulabiliyor?
Ekoloji, Şeffaflık ve Kamu Sınırı
Başkan Özdemir’in ifadesiyle “ekolojik ömrünü tamamlamış ağaçlar” kesiliyor.
Bu ifade çevreci gibi görünse de sorular çok net:
- O ağaçların “ekolojik ömrünü tamamladığına” kim karar veriyor?
- Kesim izni hangi kurum tarafından, hangi denetimle veriliyor?
- Orman Genel Müdürlüğü’nün kontrolünde mi, yoksa belediye kendi inisiyatifiyle mi hareket ediyor?
Farz edelim ki gerçekten sadece ekolojik ömrünü tamamlayan ağaçlar kullanılıyor.
Peki bunun sürdürülebilirliği nasıl sağlanacak?
Bir noktadan sonra bu süreç “doğal döngüyü değerlendirmek” olmaktan çıkıp ağaç katliamına dönüşmeyecek mi?
Bir tesis kurup üretime başladığınızda, o üretimi devam ettirme baskısı doğar.
Ekolojik denge bu baskıya dayanabilecek mi, yoksa gelir hırsı doğayı bir kez daha kaybeden tarafa mı yazacak?
Bir diğer tartışmalı nokta da şu:
Belediye çalışanlarının kamu hizmeti dışında, doğrudan üretim ve satış faaliyeti içinde yer alması.
Kamusal personelin görevi halka hizmettir, özel sipariş üretimi değil.
Eğer bu bungalovlar üçüncü kişilere satılıyorsa, bu durum belediyeyi ticari işletme statüsüne yaklaştırır.
Bu da Sayıştay denetiminde ciddi bir tartışma konusudur.
Kamu bütçesiyle yapılan üretim, ticari bir faaliyete dönüştüğünde; kimin ne kadar kazandığı, bunun nasıl hesaplandığı belirsizleşir.
Ve bu belirsizlik, üretkenlik iddiasının en zayıf halkasına dönüşür.
Üstelik proje henüz tam oturmamışken, “yurt dışına ihracat”, “online satış”, “demonte ev pazarı” gibi söylemlerle algı büyütülüyor.
Oysa ortada fiilen gerçekleşmiş bir ihracat yok. Henüz proje aşamasında olan bir hedef, başarı gibi sunuluyor.
Gerçek Üretkenlik: Doğayı Korumak
Gerçek üretkenlik, şeffaflıkla birlikte yürür.
Bir belediye kendi üretimini yapabilir; buna kimse karşı çıkmaz.
Ancak orman kaynaklarının “ekolojik” bahanesiyle ticari üretime açılması, doğanın değil siyasetin kazancına dönüşür.
Alaçam’ın ormanları, tabelalara yazılan “üretken belediyecilik” sloganlarının ötesinde bir değere sahiptir.
Gerçek üretkenlik, ağacı kesip satmakta değil, onu koruyarak geleceğe nefes bırakmaktadır.
Kısacası, üretkenlik adı altında yapılan her işin ardında göstermelik bir gerçeklik varsa, orada doğa da emek de siyasetin vitrini haline gelir.
Bugün üretim denilen şey, yarın tüketimin adı olmasın?