PKK’nın Silah Bırakma Kararı ve Sürece İlişkin Eleştiriler
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, terör örgütü PKK’nın olası silah bırakma kararı ve bu konudaki siyasi sürece ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Ağıralioğlu, özellikle PKK’yı Kürt halkının temsilcisi olarak görmenin yanlışlığını ve bu konudaki devlet yaklaşımına dair endişelerini dile getirdi. Hükümetin geçmişteki söylemleriyle şimdiki adımlarının çeliştiğini savunan Ağıralioğlu, sürecin şeffaflaşması gerektiğini vurguladı.
Yavuz Ağıralioğlu’ndan PKK ve Süreç Değerlendirmesi
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, BHA tarafından paylaşılan bilgilere göre Ankara’da katıldığı SZC TV canlı yayınında, Serap Belovacıklı’nın sunduğu Haber Saati Programı’nda güncel siyasi gelişmeleri yorumladı. Ağıralioğlu’nun gündemindeki ana madde, terör örgütü PKK’nın silah bırakma kararına yönelik kamuoyundaki tartışmalar ve bu sürecin nasıl yönetildiğiydi. Ağıralioğlu, Eruh baskını ile başlayan 41 yıllık süreçten sonra, mevcut bir açıklama üzerinden “terörsüz Türkiye” hedefine ulaşıldığı izlenimi veren bir “siyasal iletişim planı” olduğunu hissettiğini belirtti. Sürece devlet ve istihbarat aklının nezaret ettiğini ancak siyaset tarafının “siyasi sicili”nin kendilerini endişelendirdiğini ifade eden Ağıralioğlu, geçmiş deneyimler nedeniyle “sütten ağızlarının yandığını” ve bu sebeple hem yoğurdu hem de hükümeti üfleyerek yaklaştıklarını söyledi.
Teröristan Planı ve Uluslararası İlişkiler
Ağıralioğlu, süreçle ilgili metinlerin satır aralarını okuduğunda, silahlı mücadele pratiğini bırakıp “pratikleşmeyi Abdullah Öcalan’a teslim etme hevesi” gördüğünü iddia etti. Örgütün “kazanımlarımız” diye zikrettiği şeylerin anayasal zeminde karşılık bulacak bir hedef olarak ortaya konduğunu savundu. Ayrıca, “Mayıs şehitleri” gibi ifadelere atıf yapılmasının, çocukları öldüren teröristleri anmak anlamına geldiğini ve bunun Türk milletini huzursuz ettiğini belirtti. 90’lardan beri benzer teşebbüslerin yedincisi olduğunu söyleyen Ağıralioğlu, ilk başlarda teröristlerin “bir avuç” olarak görüldüğünü, şimdilerde ise Mazlum Abdi gibi isimlerin ABD Başkanı ile muhatap olabildiğini vurguladı. NATO hukukunu ihlal edecek şekilde terör örgütüne silah verildiğini iddia eden Ağıralioğlu, bunun bir “teröristan” planı olduğunu ve bu yapıya meşruiyet alanı açıldığını savundu. Bu duruma karşı temkinli yaklaşılması gerektiğini, endişelerinin PKK’nın lağvediliyor gibi gösterilmesi kampanyasına rağmen var olduğunu dile getirdi.
PKK’nın Kürtlerin Temsilcisi Olmadığı Vurgusu
Anahtar Parti Lideri Ağıralioğlu, konuşmasının önemli bir bölümünü PKK ile Kürt halkı arasına net bir çizgi çekmeye ayırdı. Ağıralioğlu, ❝Kürtlere, Türk ordusuna, şehitlerimize yapılacak en büyük kötülük, PKK’nın Kürtlerin hakları için kurulmuş bir örgüt olduğunu kabul etmektir.❞ diyerek, ana dilde eğitim hakkı verilmediği için silahlanıp dağlara çıkmış bir örgüt gibi göstermenin “Kürde küfür” olduğunu savundu. Kendilerinin hiçbir zaman Kürt deyince PKK demediklerini, PKK’lı deyince terörist dediklerini ve kalplerine böyle bir lekeyi düşürmediklerini ifade etti. Özellikle Abdullah Öcalan’ı Kürtlerin temsilcisi sayanlara her zaman sert sözler sarf ettiklerini belirten Ağıralioğlu, ❝Öcalan kimdir ki Kürtlerin temsilcisi olsun❞ dedi. PKK’nın “örgüt içi infaz” adı altında dağlara çıkarıp öldürdükleri Kürtlerin hesabını vermesi gerektiğini söyleyen Ağıralioğlu, ❝Bizim evlatlarımıza gelene kadar ellerindeki Kürt kanını temizlesinler. Ne kadınların ne kızların ırz iffeti çiğnendi dağlarda. Ne kadar Kürt genci öldürüldü, katledildi örgüt içi infaz diye.❞ ifadelerini kullandı. Türk milletinin hissesine ırkçılık gibi bir şikâyetin hiçbir zaman düşmediğini, 41 yıldır terörle mücadele ederken hiçbir zaman Kürt komşularına karşı olumsuz bir tavır sergilemediklerini, PKK’nın düşman, Kürtlerin ise kardeş olduğunu söylediklerini vurguladı.
Hükümetin Değişen Söylemi ve Meşruiyet Kaybı İddiası
Ağıralioğlu, hükümetin bu süreçteki yaklaşımını eleştirerek, 2023 seçimlerinde “bu PKK’nın canını okuyacağız, bunlara yoldaş olanların da canını okuyacağız” denilerek oy alındığını hatırlattı. Muhalefetin Öcalan’ı serbest bırakacağı suçlamalarının yapıldığını ancak şimdi hükümetin “Kemal Bey’e yapmasını millet vicdanına şikâyet ettiğiniz şeylerin bin beterini yaptınız” dediği adımları attığını savundu. Hükümetin şimdi “can yoldaşı olur gibi” davrandığını, “kardeşim” demeye başladığını, tebessümlerle ağırlayıp uğurladığını söyleyen Ağıralioğlu, bu durumun kendilerini mahcup etmediğini ve özür dilemediklerini belirtti. Hükümetin “söylediklerinin tam tersini yapıyor olma sicili” nedeniyle endişeli olduklarını, milletin kaderiyle kumar oynar gibi hareket edildiğini iddia etti. Ağıralioğlu, hükümetin niçin böyle davranmak zorunda kaldığını millete izah etmesi gerektiğini, bu adımı atarak hangi tehlikeyi savuşturduğunu söylemesi gerektiğini ve yetkisini yenilemesi gerektiğini savundu.
Sürecin Etkileri, Tepkiler ve Çağrılar
Ağıralioğlu, sürecin şeffaf yönetilmemesi halinde eleştirilerin artacağını belirtti. Siyasetin ahlaki üstünlüğünü kaybettiğini, 23 yıllık iktidarın “sevdiklerine sövüp, sövdüklerini sevme” sicilinin siyasete güveni sarstığını söyledi. Vatandaşın “bunların dostluğuna, düşmanlığına, ortaklığına, ne dediğine güvenilmez” demeye başladığını ve bunun millet nezdinde siyasete olan güveni yıktığını ifade etti. Ağıralioğlu, PKK kongresi toplanması yerine, evlatlarına 40 yıldır mezar taşlarında sarılan anneler kongresi, babalarının kokusunu almamış evlatlar ve babalar kongresi toplanması gerektiğini söyledi. Yenikapı’da şehitlerin evlatlarının, analarının, babalarının toplanacağı bir yerde ödenen bedelin tüm millete gösterilmesi çağrısı yaptı. ❝Bir kişiyi öldüren katil oluyor, 40 bin kişiyi öldürene sayın diyorsunuz. Dolayısıyla memlekette suçu ödüllendirir gibi davranamazsınız.❞ diyen Ağıralioğlu, şehitlere ve şühedaya sorulması gerektiğini söyledi. Kendilerinin terör bitmesin demediğini, terörsüz Türkiye’ye inandıklarını ancak sürecin doğru muhataplarla ve şeffaf yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Şehit analarına yemek vermekle bu işin olmayacağını, gazilerin yaşadıklarının anlaşılması gerektiğini belirtti. Sürecin şeffaf olması, referandum yapılması, sadece PKK’nın değil tüm unsurların silah bırakması, silahların kime teslim edileceğinin netleşmesi, anayasal güvenceler ve değişiklikler konusunda net açıklamalar beklediklerini söyledi. Ağıralioğlu, kimliklerinin, Lozan’ın tartışılmasına, anayasa değişikliğine, üniter yapıyı tehlikeye sokacak en ufak bir çatlağa izin vermeyeceklerini belirterek, sürecin kapalı görüntüsünün kendilerini tereddüte soktuğunu ifade etti. Son olarak, bölgedeki uluslararası aktörlerin (İsrail, Amerika, İngiltere) “mutlu” olduğunu görmenin kendileri için endişe verici olduğunu, “Davut Koridoru” gibi planların gerçekleştiğini ve 2035’e yönelik hesapların bozulması gerektiğini söyledi. Milletin müsterih olmasını, memleket nöbetinde olduklarını ve her şeye yeteceklerini belirterek sözlerini tamamladı.