Bir toplumun temel taşlarından biri olan aileyi, toplumu, dünyayı şekillendiren, erkeği, kızı yetiştiren kadınlar olarak kendi tarihimizin her noktasında da her mücadelede yerimizi almış Ana’dolu olan Anadolu topraklarında dün olduğu gibi bugün de mücadelemizi devam ettirmekteyiz.
Hızına yetişemediğimiz dünyada en temel görevlerimizden biri olan ailelerimizin korunması, çocuklarımızın değerleriyle yetişmesi, Vatan-Millet-Bayrak sevdalısı ülkesine atalarına saygılı, üreten bir neslin devamını yetiştirmektir.
Teknolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel yönden her geçen gün yaşanan değişimler gelişmeler ne yazık ki hep olumlu yönleriyle hayatımıza ailelerimize toplumumuza yansımamaktadır.
Artık savaşlar, sıcak savaşlardan çıkmış toplumsal değerler üzerinden ekonomik, kültürel dejenerasyonlarla o toplumların kimyası ile oynanarak çökertilme çabasıyla karşımızdadır.
Bunların çözümü erkek kadın demeden hepimizin önce kendini geliştirmesi sonra toplumu dönüştürmesiyle mümkündür.
Biz Sivil Toplum Kuruluşları olarak bu toplumsal mücadelenin gönüllü neferleriyiz.
“Türkiye’min Kadınları El Ele” projesi bu bağlamda önce kadını, anneyi eğitmek, bilgilendirmek ve toplumun eğitimcisi kadınlarımızı geliştirip çocuklarımıza, devletimize, yetişebilmek ve onları doğru yönlendirmek için yazilmiş ELVINDER ( El Veren Insanlar Dernegi) ve Ebruli Yaşam ve Sanat Derneği ortaklığında yürütülen bir projedir.
Rize’de başlayan BU ŞEHRIN KADINLARI projesi bugün TURKIYE’MIN KADINLARI olarak hızla bütün ülkeye yayılmaktadır.
Türkiye’nin 7 bölgesinde kendi illerinde çalışmalarını sürdüren başarılı sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket edebilmesi, ortak çalışmalar yürütülebilmesi, bir birliktelik ağı oluşturulması için hayata geçmiştir.
Rize – Siirt buluşması, 29 Ekim Şırnak Buluşması, Bitlis Nene Hatunlar, Erzurum Dadaş Kızları Şehrin Yıldızları Buluşması, Samsun 21.yy Kara Fatmaları Buluşması, Bursa Her Yer Ana’dolu Buluşması gibi farklı illerde kadın Sivil Toplum Kuruluşları bir araya gelerek ülke geleceği için bir el birliği güç birliği oluşturmaktadır.
Iste bu bilinçle bugün burada kapanışını yaptığımız Türkiye’min Kadınları El Ele projesi aslında yeni ve büyük bir başlangıcın projesi..
Geçmişine hakim olmayan milletler geleceğini bulamaz.
O yüzden geçmişimizi köklerimizi ülkemizi, vatanınızı iyi bileceğiz. Gidip gezip görmediğiniz yerler sizin değildir. Bu ülkede yaşıyorsak tatil planlarımıza Hakkari, Yüksekova, Siirt, Eruh, Bitlis, Şemdinli ve daha nice bedel ödeyen yerleri almalıyız. Doğu ve Güneydoğuyu turist gibi değil oranın halkıymışız gibi gezip empati yapacağız. Birbirimize birbirimizin gözünden bakmayı öğrenmeliyiz..
Biz Sivil Toplum Kuruluşlarını ve kadınlarımızı her konuda destekleyen Sayın İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun izni ve destekleriyle; Kadına Şiddet çalışmalarını yerinde izleme takip sistemini programımızın ilk günü GAMER’i (Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi) ziyaret ederek yerinde inceledik.
Devletin bekası nedir nasıl korunuyor, sınırlarımızdaki zaafiyetler nedir, acil durumlarda savaş, olağanüstü hal deprem, yangın, ayaklanma, terör saldırıları nasil koordine ediliyor yerinde gördük. Bize bu özel mekanı açan bakanlığımıza ve burada bize bilgi veren müdürümüz Hakan KAFKAS ve tüm güvenlik mensuplarımıza ayrıca teşekkür ediyoruz.
Bu vatanı bu ülkeyi korumak için illa asker olmaya gerek yok. Her birimiz birer vatan bekçisiyiz.. Sivil toplum bilinci sadece bir gönüllülük esası değildir, bir vatandaşlık görevidir…
Oradan Etimesgut Belediye Başkanımız Sayın Enver Demirel’in ülkemize kazandırdığı Türk Tarih Müzesi’ni ziyaret ettik.
Rehber anlatırken, “Böyle bir müzenin benzeri ne Ankara’da ne Türkiye’nin başka bir yerinde ne de dünyada var.” ifadelerini kurdu. Çok haklıydı, dünyada hiçbir yerde kurulamaz. Çünkü dünyada böyle şanlı bir geçmişe sahip bir devlet daha yok. Dünya tarihinden Türk tarihini çıkarsalar ne kadar yer kapladığımızı bir kez daha göreceklerdir. Biz on altı adaletli devlet kurmuş yönetmiş her yok edilmek istenmemizde yeniden doğmuşuzdur.
Gölbaşı belediyemize ait Tulumtaş Mağarası dünya mirasına girecek nitelikte sayılı mağaralardan biri olarak yine Sayın Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanımız tarafından açılışı yapılacakken açılmadan Başkanımız Ramazan Şimşek’in izinleriyle kapılarını bizlere açtı..
Her gün bir yenisi eklenen sahip olduğumuz zenginliklerimiz ve coğrafi konumumuz yüzünden üzerimizdeki el pençeler, hain gözler hiç eksilmemektedir. İşte buna göre yaşamak buna göre hareket etmek zorundayız..
Her şeyi devletten bekleyen bir toplum değil, desteğini devletten almış güçlü bir yapıyla hareket eden bir toplum olmalıyız. Bugün burada başarı hikayelerimi paylaşacak olan Zümran Ömur, Nuran Özyılmaz, Sevim Ataner, Sermin Cakalıoğlu Mine Ataman, Havva Rendeci kadınların sivil toplumda, girişimcilikte, kooparatiflerde, yerel yönetimlerde, iş dünyasında ne kadar başarılı olduklarını IMKANSIZ kelimesini sözlüklerinden kaldırdıklarını göreceksiniz. Bu projenin Samsun’da gerçekleşen 21.yy Kara Fatmaları konferansında gördük ki 100 yıl önce topla tüfekle Istiklal savaşını veren kadınlarımız bugün bilgiyle çalışkanlıkla zamanın hızına yetişerek bugünün Şerife bacıları, Nene Hatunları, Kara Fatmaları olarak İSTİKBAL savaşlarını vermek zorundadır.
Bakın bugün mücadele ettiğimiz toplumsal sorunların hepsi gıda israfı, sıfır atık, ekolojik denge, toplumsal şiddet, toplumsal dejenerasyonlar; hepsi önce evin içinden başlıyor. 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılmaktadır. Milli gelirinin yaklaşık %15’ini israf edilmektedir.
Günde 4,9 milyon ekmek,
yılda 1,7 milyar ekmek çöpe giderken;
Serpme kahvaltı yılda 100 milyar liralık gıda israfına neden olmaktadır.
Gıda israfının yüzde 39’u üreticilerde,
yüzde 5’i perakendecilerde,
yüzde 14’ü yemek sektöründe
ve yüzde 42’si EVLERDE gerçekleşmektedir…
Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilirlik çalışmaları yapan Wrap adlı sivil toplum kuruluşuyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünya genelinde israf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk, 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık geliyor.
Uzmanlar, “Bu kadar kamyonun uzunluğu dünyanın çevresinin YEDİ katı” diyor.
OYSA Kİ DÜNYADA 690 MİLYON İNSAN AÇ…
Gelişmiş bir ülke/ekonomi ancak kadının toplumun her noktasında yerel yönetimlerde, siyasette, ekonomide, kültürde sosyal alanda yer alması ile mümkündür. Ülkemizin içinde bulunduğu bu acı ve zorlu süreçte yaralarımızın sarılabilmesi için üretken çalışkan kadınlara çok büyük görevler düşmektedir.
Yaralarımızı hep birlikte, birbirimize destek olarak saracağız hep birlikte iyileşeceğiz.
İnsan olmak; insana olan sevgiden ve merhametten geçiyor.
Bugün daha güzel, daha huzurlu bir dünyada yaşamak için verdiğimiz mücadele insanı insan yapan bu iki önemli değerin yok olmasını önlemeye çalışmaktır. Çünkü bu iki önemli erdemin her geçen gün daha da azaldığına üzülerek tanık oluyoruz. Oysaki, hayat bizlere sadece kendimizden veya ailemizden sorumlu olduğumuz bir yaşam için sunulmadı. Dünyamız, canlı cansız varlıklarıyla her türlü yaşam konforu düşünülerek bizler için dayanmış döşenmiş kontratı çok açık bir şekilde hazırlanarak bize sunulmuş kocaman bir ev.
Hiçbirimiz bu evin sahibi değiliz, hepimiz kiracıyız.
Geliyoruz, gidiyoruz ancak bunu unutuyor ve ne yazık ki hiç gitmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.
İçinde var olduğumuz zaman diliminde hayal bile edemediğimiz kör bir geleceğe doğru hızla, sınırları zorlayarak ilerliyoruz. İnsanoğlu olarak kendimizi yok etmeye programlanmış gibi bütün gayretimizle de çalışıyoruz. Dünya’ ya sığamıyoruz; bunun için doğayı, havayı, suyu bildiğimiz bütün kaynakları tüketiyoruz.
Toprak Ana isyanda.!
İnsanın insana olan sorumluluğunun, yaratılma sebebimiz olduğunu unutmadan içinde yaşadığımız Dünya’mızın her geçen gün artan toplumsal sorunlarını çözmek, dünyayı ve insanlığı kurtarmak için duyarlı insanlar olarak ellerimizi birleştirmemiz gerekiyor.
İşte, ELVİNDER (el veren insanlar) olarak bizler bütün gayretimizle bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu dünyayı birtek şeyin değiştirebileceğine, ayakta tutup yaşatabileceğine inanıyoruz; İYİLİK. İyi insan olmak, iyilerin iyiliklerin sayısını artırmak zorundayız. Biz kimiz ki Dünya’yı değiştireceğiz diye düşünüyorsanız.. Biz de Elvinder olarak diyoruz ki; biz kimiz ki bizi bu inançla yaratan büyük güce karşı direniyoruz?
Mesnevi değerimiz Celalettin Rumi’nin dediği gibi her şey sende başlayıp sende bitiyor.”
Sen iyiliğin gücüne inanır değişirsen, dünyan değişir, biz değişirsek dünyamız değişir.
İyiliğin gücüne inanarak birleştirdiğimiz ellerimizle daha umutlu, daha mutlu yarınlara yürümek dileğiyle…
Bu programı gerçekleltirebilmemiz için projemizi onaylayan ve bizleri destekleyen Sayın İçişleri Bakanımıza, Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğümüze, Etimesgut, Gölbaşı Belediye Başkanlarımıza, başarı hikayelerini paylaşan Türkiye mizin döret hir yanindan ve Ankara dan katılan tüm katılımcı konuklarımıza bizlere özellikle yüzyılın felaketinde derin yaralar açan deprem ve artık hızına yetişemediğimiz medyanın gücü konusunda bilgilerini paylaşan Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan TIMEF başkanı Sayın Süleyman Basa ya, Samsun’dan bebeğiyle gelerek programımıza dünyaya nasıl bakmamiz gerektiğini bizlerin derinliklerine, özüne inerek anlatan Sayın Uzman Psikolog Enise Özic ve programımıza katılarak başından sonuna kadar bizleri onurlandıran Gölbaşı Kaymakamımız Sayın Erol Rüstemoğlu’na çok teşekkür ediyoruz.