Eğitim sistemimizin doğru bir zemine bir türlü oturmamasının sebebi de bilgiyi talep etmeyen veli ve çocukların belleklerine bir nevi zor kullanarak bilgi zerk etme çabasıdır. Eğitimde başarılı olmuş ülkelerin eğitim sistemlerine baktığımızda veli ve çocuk bilgiyi talep eder.
Osmanlı eğitim anlayışında da bu böyledir ve son derece başarılıdır. Yani onlar okula öğrenci ( öğrenmek zorunda olan) değil, talebe ( bilgiyi talep eden, isteyen) alıyorlardı. Eğitim çağındaki biri medresede eğitim görmeyi önce talep ederdi. O talebe ile konuşulur, zeka seviyesi ölçülür ona göre talebe olur veya olamazdı. Çocuğun psikolojisi bozulur diye zorla kadı veya müderris veya hekim yapılmazdı. Onlar da yeteneklerine göre ahilik ahlakı alır tüccar olur ya da sipahi, tımar sahibi olma gibi alanlara yönlendirilirdi. Bugün batının yeni yeni tartıştığı haftada 4 gün eğitim Osmanlıda vardı. Sınıf geçilmez ders geçilirdi, şimdi Avrupa ve ABD’de öyle. Eğitim sistemi devletin değildi tamamıyla özeldi. Ama bu iş devletin çok sıkı denetlediği vakıflar aracılığıyla yapılırdı. Ali Kuşçular, Mimar Sinanlar, Hezarfenler ve daha nice dahi bu okullarda yetişti.
1700’lü yıllarda bugün üniversiteleriyle övünen ABD Osmanlı medreseleri üzerinde 1691 adet tez hazırlar. Ve batıda yani ABD ve AB’de bugün çok övündükleri Oxford, Cambridge, Sorbonne, Harvard gibi üniversiteler hala bu sistemle çalışır. İlginç geldi size değil mi?
Evet onlar hala öğrenci değil talebe alırlar. Örneğin Türkiye’den bir öğrenci buraya kabul edilmek için, proje üretmek, bir çok zeka testinden geçmek, neden orada okumak istediğini mantıklı bir şekilde açıklamak zorundadır. Yani öğrenci değil talebe olmak zorundadır.
Ancak kendi ülkemizde kendi eğitim sistemimizi devam ettirmemizi istememektedirler. Örneğin en son sistemli eğitimi Köy Enstitüleri geliştirdi ve çok başarılı oldu. İsteyen Köy Enstitüleri’nin nasıl kapandığını araştırabilir. 2. Dünya savaşından Türkiye de ekonomik olarak çok etkilenmişti ve bir nevi kıtlık başlamıştı. ABD’den maddi yardım talep edildi. Ancak bu maddi yardımı yapmak için ABD’nin bir şartı vardı: Köy Enstitüleri’ni kapatın…
Umarım mevzu anlaşılmıştır ve talebe’nin ismi neden öğrenci olarak değiştirildiğinin farkına varılmıştır. Çünkü Türkçe’de aslında eş anlamlı sözcük yoktur ve bu da sinsi bir planın parçasıdır.
Sinsi plan açıktan işlem görmekte maalesef eğitim sistemimiz gün geçtikçe kaybolmaya devam etmekte.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımız gençlerimiz istemedikleri yada ilgi alanı olmayan dersleri zoraki okumak zorunda kalmalarından ötürü bilgi fakiri,muhasebe,muhakeme, sorgulama,sorma ve araştırma gibi insan hayatında önemli yer tutan konulardan uzak bir gelişim çemberinde sıkışıp kalmış durumdalar.
Maddi kayıplar için dertlenen veliler, temel değerlerden hergün biraz daha soyutlayan, talebelerimizi her gün okuldan eğitimden uzaklaştıran amaca hizmet etmeyen bu eğitim sisteminin değişmesi için, halkın devletten mutlak bir talebi olmalı, talep yüksek sesle ifade edilmelidir.
Unutmayınız kayıp paranızı kazanabilirsiniz. Ancak kaybolan gençliği kazanmak mümkün olmayabilir.
Kalın sağlıcakla
Serdar YERİŞKİN