BARIŞ VE HUZURUN BAŞ KEMİRGENİ
Sözlerine dikkat etmeyen hem kendine hem de insanlığa ihanet eder. K. Ersanlı
Barış ve huzurun oluşmasında inanç ve değerler sisteminin temel dayanağının “açıklık ve dürüstlük” ilkesi olduğu bilinmektedir. Bu güzel özelliğin karşıtı ise “yalan” söylemektir. Yalan, aldatmak amacı ile bilerek ve isteyerek gerçeği yansıtmayacak şekilde söylenen sözlerdir. Yalancılık ise yalan söylemeyi, karşısındaki kişileri aldatmayı huy edinme, alışkanlık haline getirme eylemidir. İnsanın kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerini sarsan hatta psikolojik sağlığını bozan söz ve söylemlerinden biridir “yalan” söylemek. Kültürümüzün şiddetle yasakladığı, kabul edilemez davranışlardan birisi, hiç şüphesiz ki yalancılıktır. “Doğruluk” ve “yalancılık” insanlık tarihiyle var olagelen ve “insan olma” ölçütlerinin ölçeği olan iki önemli kavramdır. Yalanın kaynağı, kutsal kitaplarda anlatılan Âdem ile Havva’nın cennetten kovulması rivayetine kadar uzanmaktadır. Kültürümüzde yalan ve iftira, söz ile şeytana uymak, yani gerçekleri saklayıp onun yerine aksini söyleyerek Allah’a karşı gelmektir. Yalan ve yalancılık, kendilerini başka türlü ortaya koyamayan, kimselerin yaşadıkları psikolojik bir hal ve bir durum, yani hastalıktır.
Bazıları kibir ve gururundan dolayı, bazıları bir çıkar sağlamak veya bir durumdan kurtulmak için, bazıları ise birilerini yok etmek için yalan söyler. Çevresinin dağılacağı korkusunu yaşayan kişilik zafiyeti içinde olanlar, yalan söyleyerek gidişi tersine çevirmeye çalışırlar. Fakat zaman içinde, yalanları bir sonuç doğurmazsa ki, doğurmaz, o zaman da iftira eder, saldırgan davranışlarda bulunurlar.
Hemen hemen dinlerin hepsi yalan söylemeyi, yani yanıltıcı bilgi vermeyi şeytana ait, şeytanca bir davranış olarak nitelendirmektedirler. Yalancılar, bu özelliği ile insanları aldatıp doğru yoldan saptırır, yanlış anlayış, tutum ve davranışlara sürükler. Öyle ise, akıl ve vicdan sahibi bir insan, yalan söyler mi, ne dersiniz? Yalan söyleyen kişi bu dünyada elde ettiği geçici menfaatin karşılığını zaman içinde vicdan azabı çekerek ödeyeceği gibi; öbür dünyasında çekeceklerini ise, düşünmek bile ürkütür aklı başında olan insanı, değil mi? İnsan aklının sahibi, vicdanının esiri olmalıdır. Şu bir gerçektir ki; yalancı, sonuç itibarı ile daima kaybeder. Çoğu zaman pek önemsenmeyen, masum bir davranış olarak görülen, zaman zaman da anlamazlıktan gelinip göz yumulan yalancılık, sanıldığından çok daha yaygın olan bir davranış bozukluğudur. Bu hastalık, fertlerin psikolojisini sarstığı kadar, bulundukları toplumun temel direklerini de sarsar. Yalan ve yalancılıkla işlerin yürütüldüğü bir toplumda, sosyal huzur, sosyal güvence ve sosyal adaletten bahsedilemez. Çünkü yalan, hem bireyin şahsiyetinin, hem de toplumsal huzur ve barışın baş kemirgenlerinden biridir.
Yalan söylemekten çekinmeyenlerin ortak özelliklerinden biri de, yalanlarını çeşitli yollarla meşru göstermeye çalışmalarıdır. Yalanı kendilerine göre sınıflara ayırır, söyledikleri yalanların küçük ve zararsız olduğunu savunurlar. Hatta yeri geldiğinde küçük yalanlar söylemenin bir gereklilik olduğunu söylerler. Bunlar yalanın kılıflarıdır, aldanmamak gerekir. Ancak söylenen söz, söyleyen için bir çıkar sağlamıyor, girdiği bir tartışmada haklı çıkmak ve üstün gelmek için söylenmiyor, bir kötülüğü bertaraf ediyorsa; bu sözü, bir ölçüde kabul edilebiliriz.
Yalan söyleyen kimse, çevresindekileri gerçek dostları ve yakınları olarak görmediği ve güvenmediği gibi, kendisine de güveni yoktur, fakat oldukça özgüveni yüksekmiş gibi bir davranış özelliği sergilemektedir. Bu kimseler normal sorular karşısında bile parlar, aşırı bir tepki içine girer. Her an yalanının anlaşılmasından korktuğu için, yeni yalanlar söyleyerek yalan batağında yuvarlanır, battıkça batarlar. Bu yüzden cinnet geçirir, çevresindekilere sataşır, saldırır hatta iftira bile atabilirler. Yalancı, gerçek dostluğu, sevgiyi, güveni, samimiyeti, yakınlığı, huzur ve rahatlığı yaşayamaz, yani daima kaybeder, kaybettirir. Hele de bunlar bir ülkenin yöneticisiyse; o ülkede insanların geleceğe güvenle bakması hiç mümkün olamaz. Yüce Mevla bu kimselerin şerrinden ve hışmından bütün insanları korusun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Prof. Dr. Kurtman Ersanlı
İyi Parti Samsun Milletvekili Aday Adayı