Platform açıklamasında Parkın taşıdığı kültürel değerler bakımından yasa gereğince vakıflara geçtiğini belirterek kamu oyunda çıkarılan tartışmanın gereksiz olduğunu belirtti.
Milletçe idrak ettiğimiz Ramazan ayının memleketimizde hayırlara vesile olmasını temenni eder, birlik ve beraberlik bilincimizin güçlenmesini dileriz. Bu samimi temennilerimize gölge olacak beyan ve davranışlardan, kamuoyu önünde sorumluluğu bulunan herkesin özenle kaçınması, temel arzumuzdur.
Son günlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yasaların emri gereği gerçekleştirmiş olduğu bir işlem (Taşbaşı Park alanında tapu tahsis işlemi) sebebiyle çıkan tartışmayı, 55 STK’nın çatı kuruluşu Giresun Sivil İrade Platformu olarak gündemimize almak ve müzakere ederek ortak akıl üretmeye gayret gösterdik. İlimizde faaliyet gösteren STK temsilcilerinin, konuyla ilgili düşünce ve önerilerini kısaca kamuoyumuza duyurmak istiyoruz.
Değerli Giresunlular!
Bilindiği gibi, son yıllarda, şehrimiz başta olmak üzere ilimiz genelinde mevcut veya yok olmuş kültür varlıklarımız, bilim adamlarımızın ve araştırmacıların yaptığı çalışmalarla ortaya çıkarılmış ve kamuoyumuz bunlardan haberdar edilmiştir. Tarih içinde şu veya bu sebeple yok olan kültür varlıklarımızın kaybı ve unutulmuşluğunun anlaşılması, doğal olarak toplumumuzun ilgili ve duyarlı kesimleri içinde tartışılmasına sebep olmuştur. Öte yandan, kaybolan söz konusu yapılardan bir kısmının vakıf statüsünde olduğunun anlaşılması, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü de kendi mevzuatı gereği harekete geçirmiştir. Nitekim 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. Maddesinde yer alan “Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur” hükmü, ilgili kurum yetkililerini yasanın gereğini yerine getirmeye memur etmiştir.
Ayrıca Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun, 5 Kasım 1999 tarih ve 660 sayılı ilke kararında belirtilen “Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen ve tescil edilmesine ilişkin gerekli özellikleri taşımasına rağmen elde olmayan sebeplerle tescili yapılmamış ve / veya herhangi bir nedenle yitirilmiş olan yapının, gerek kültür varlığı niteliği gerekse kültürel çevreye olan tarihsel katkıları açısından, eldeki mevcut belgelerden (yapı kalıntısı, rölöve, fotoğraf, her türlü özgün yazılı-sözlü, görsel arşiv belgesi vb.) yararlanmak suretiyle kendi parsellerinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride, özgün plan şeması, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak, kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı rekonstrüksiyon uygulamasının koşulsuz sağlanması” şeklindeki hükmü de, şu veya bu sebeple yok olan vakıf yapıların tescilini mecburi kılmıştır.
Giresun Liman sahasıyla iltisaklı bulunan Taşbaşı Parkı’nın kapsadığı alanda şehrimizin ilk Müslüman Türk yerleşimine konu olduğu ve bu yüzden Yavuz Sultan Selim tarafından buraya şehrin ilk Cuma camisinin inşa edildiği; müteakip yıllarda Ömer Paşa Medresesi, Fehmiye Medresesi, Aliefendizâde Mustafa Efendi Medresesi gibi eğitim kurumlarıyla bu kurumların ihtiyacı olarak Müderris İsmail Efendi Yazma Eserler Kütüphanesi kurularak bu alanın bir külliyeye dönüştüğü tespit edilmiş, kamuoyumuz da bundan büyük ölçüde haberdar olmuştur.
Ancak Osmanlı’nın son yıllarında yaşanan savaşları, göçler ve daha başka nedenlerle bu alandaki yapılar bakım ve onarıma muhtaç hale gelmiş; ayrıca I. Dünya Savaşı yıllarında Rus Çarlık Donanmasının bombardımanıyla da büyük tahribat yaşanmıştır. Cumhuriyetin ilanını müteakip gerek medreselerin kapatılması ve gerekse şehrin yöneticilerinin buradaki yapıları onarma imkanı bulamayışları gibi nedenlerle bu alan metruk bir vaziyet almıştır. Ayrıca o günkü yetkililerin bu yapıların tarihi derinliği ve önemi hususunda yeterince bilgilendirilememiş olması da bu sahipsizliğe etki eden başka bir neden olmuştur. İşte bu yüzden söz konusu yapılar kaldırılarak boşalan alana yine Giresun halkının hizmetine sunulmak üzere bir mesire yeri olarak 1930-1933 yıllarında Taşbaşı Parkı inşa edilmiştir. İnşa edildiği yıllarda halkımızın teveccühüne sahne olan Taşbaşı Parkı, gerek Liman’ın inşası ve gerekse Karadeniz Sahil Yolu’nun geçişiyle önemini kaybetmeye başlamıştır. Yakın zamanda söz konusu yolun genişletilme mecburiyeti ve söz konusu alanın şehirden fiilen kopmuş olması buranın tekrar metruk bir görüntü almasına neden olmuştur. Yukarıda ifade ettiğimiz bilimsel çalışmaların ortaya çıkarmasıyla bu alanın bir vakıf mülk olduğunun tespit edilmesi, ayrıca yüzyıllarca şehrin ilim-irfan merkezi olması bakımından anı değerinin sembolik ve stratejik değerinin yüksek oluşu gibi sebeplerle Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tesciline; vakıf mülk olması sebebiyle de Mazbut Vakıf statüsünde tapu tescilinin yapılmasına kanaat getirilmiş ve yasanın hükmü icra edilmiştir.
Şehrimizin tarihinde çok önemli yeri ve anı değeri bulunan bu alanın, mülkiyetinin vakıflar idaresine geçmiş olması, olumsuz bir gelişme olarak görülmemeli; ayrıca bunun üzerinden polemik üreterek Belediye-Vakıflar rekabeti oluşturma yoluna gidilmemelidir. Zira şehrimizde birçok kültür varlığının onarımını gerçekleştiren her iki kurumumuz da önemlidir, azizdir. Dolayısıyla bu tarz tartışma ve olumsuz davranışların şehrimize katkı sağlamayacağı açıktır. Bilakis söz konusu alanla ilgili yeni statünün, şehrimize nasıl bir fayda sağlayabileceği hususu üzerinde ortak akıl üretme çabası içinde olmak gerektiği bizce en uygun davranış olacaktır. İlimizi temsil eden siyaset adamlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın, Kent Konseyi’nin, Üniversitemizin ve hatta meslek kuruluşlarımızın da görüşünü alarak Taşbaşı Parkı’nın varlığını ortadan kaldırmaksızın bu alanda yok olan tarihi mirasımızın ihyası; ortaya çıkacak yeni yapıların Kent Arşivi ve Halk Kütüphanesi gibi unsurlarla donatılması, dolayısıyla bu alanın şehrimizin Kültür Parkı haline getirilerek, ayrıca turizm destinasyonuna dönüştürülmesi de pek ala mümkündür. Karayolunun kopardığı bütünlüğün yeniden sağlanması, Osman Ağa Meydanı ile Taşbaşı Parkı arasına kurulacak estetik bir kemer köprüyle mümkün olabilir.
Bu temennimizin gerçekleşmesi halinde, ecdadımıza ve onların bize emanet ettiği kültürel mirasa vefasızlık durumu ortadan kalkmış olacak; bu alan temiz ve nezih bir tarihi lokasyona dönüşecek, ayrıca şehrimizin hafızası tekrar ortaya çıkarılıp hizmete sunulacaktır. Aynı mıntıkada inşa edilen otellerin varlığı da bu düşüncemizi destekleyecek mahiyette bir gelişmedir. Ülkemizin birçok yerinde örneklerine rastladığımız tarihi yerlerin kültür ve turizm sektörünün hizmetine sunulması Taşbaşı Parkı’nda yapılacak yeni planlamayla gerçekleşebilecektir.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün yasaların amir hükümleri neticesinde ortaya koyduğu irade ile tarihi süreç içinde yaşanan tahribatları telafi imkânı doğmuştur. Ecdadımızın bizlere emanet ettiği Sultan Selim Hüdavendigar Külliyesinin yeniden gün yüzüne çıkarılması tüm Giresunluların en tabii hakkıdır. GİSİP olarak bizim konuya bakışımız; Son günlerde Giresun Gündemini meşgul eden ve Taşbaşı adıyla maruf arazi öncelikle bir vakıf arazisidir ve hukuki olarak bu arazi üzerinde yalnızca vakıflar genel müdürlüğü tasarruf hakkına sahiptir. Biz konuyu sadece bir camii binasına indirgemeden söz konusu vakıf arazisinin altında yatan Kültürel Miras alanının, uzmanları tarafından yapılacak arkeolojik kazı ile gün yüzüne çıkarılması ve toprak altında yer aldığı değerlendirilen tarihi eserlere ait yapı malzemeleri ile şehrin aydınlarının mezarlarına ait şahide taşlarının tasnifinin yapılması ve kültürel mirasa uygun olarak yeniden inşa edilmesidir. Böylece; Kültürel Mirasın yeniden şehir halkının kullanımına sunulması çok önemli bir kazanım olacaktır ve “Her Şey Aslına Rücu Eder” sözü bir kere daha tekerrür edecektir.
Söz konusu alanla ilgili yeni statünün, yukarıda da belirttiğimiz gibi şehrimize nasıl bir fayda sağlayabileceği hususu üzerinde tüm tarafların katkı ve katılımı ile ortak akıl üretme çabası içinde olmak gerektiği bizce en uygun davranış olacaktır.