Kanser hastalığında erken teşhisin, tedavi sürecinin başarısını artırdığını sıkça duyarız. Aynı durum ağız içi kanserleri için de geçerlidir. Erken teşhis edilen ağız içi kanserlerinin başarı durumu hakkında merak edilenleri ve yöntemlerin ayrıntılarını, Prof. Dr. Murat Topdağ açıklıyor.
Ağız içi kanserlerinde erken teşhisin hayat kurtarıcı etkisi modern tıbbın üzerinde durduğu kritik bir konudur. Erken teşhis hastaların yaşam süresini önemli ölçüde uzatır ve tedavi seçeneklerini çeşitlendirir. Bu süreçte kullanılan teknolojik ilerlemeler teşhisin doğruluğunu ve hızını artırmaktadır.
Erken evre teşhis edilen ağız kanseri hastaları genellikle daha az invazif tedavilere ihtiyaç duyar.
Cerrahi ve radyoterapi bu hastalarda daha az komplikasyon riski taşır.
Kemoterapi dozu da azaltılarak hastaların yaşam kalitesi korunabilir.
Tedaviye başlama zamanının erkene alınması kanserin daha kontrol edilebilir bir evrede olmasını sağlar. Böylece hastalar daha hızlı ve etkili bir iyileşme sürecine girerler. Ayrıca tedavinin maliyeti de azalır çünkü ileri evre kanser tedavileri daha maliyetlidir ve uzun süreler gerektirir.
Erken teşhis sayesinde sağlık sistemlerinin üzerindeki yük de hafifler. Azalan tedavi süresi ve masrafları kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar. Hastaların erken dönemde tedavi olmaları daha az hastane yatışı ve tedavi sürecinin kısalması anlamına gelir.
Tıbbi teknolojideki yenilikler bu sürecin temel taşlarından biridir. Tükürük testleri ve moleküler görüntüleme yöntemleri kanser hücrelerini hızlı ve doğru bir şekilde tespit eder.
Ağız İçi Kanserlerinde Erken Teşhis İçin En Etkili Yöntemler Nelerdir?
Ağız içi kanserlerin erken teşhisinde kullanılan yöntemler hastalığın başlangıç aşamalarında tespit edilmesi için büyük önem taşır. İşte bu yöntemler:
Görsel Muayene ve Dokunsal Muayene:
Ağız boşluğunun dikkatlice incelenmesi lezyonların ve diğer anormalliklerin belirlenmesinde ilk ve temel adımdır.
Floresan Görüntüleme:
Anormal doku yapısının daha net görülebilmesini sağlar; bu teknikle erken aşamadaki kanser hücreleri aydınlatılır.
Optik Koherens Tomografisi (OCT):
Ağız dokularının yüksek çözünürlüklü kesitsel görüntülerini elde etmek mümkündür. Bu yöntem dokulardaki mikroskobik değişimleri belirlemede etkilidir.
Dar Bant Görüntüleme ve Otofloresans:
Bu teknikler dokular arası kontrastı artırarak erken evre lezyonlarının saptanmasını kolaylaştırır.
Sitofırça Biyopsisi:
Bu minimal invaziv yöntem hücre örneklerinin alınması ve analiz edilmesi sürecini içerir.
Biyobelirteç Analizi:
Elde edilen hücre örnekleri çeşitli biyobelirteçler açısından değerlendirilir. Biyobelirteçler arasında EGFR, Ki67 ve p53 gibi önemli göstergeler bulunur.
Tükürük Biyobelirteçleri:
Tükürükteki belirteçlerin analizi kanser teşhisinde kullanılan başka bir invaziv olmayan yöntemdir. İnterlökinler ve tümör nekroz faktörü gibi belirteçler bu analizlerde değerlendirilir.
DNA Metilasyon Analizi:
DNA metilasyon düzeylerinin incelenmesi genetik değişikliklerin belirlenmesinde kullanılır. Bu analiz özellikle NID2 ve HOXA9 genlerindeki değişiklikleri inceler.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı